Edgar Morin
Zeki Z. Kırmızı / 2021
Edgar Morin
Zeki Z. Kırmızı / 2021
1921 doğumlu Fransız düşünür Edgar Morin, kimi duyarlı Avrupalı düşünürler gibi iki yıldır dünyayı kasıp kavuran Covit-19 salgınına karşı, kendi düşünsel altyapısını da devreye sokarak hem kimi dersler çıkardığı hem de küresel kırımdan kurtulmanın yollarını yalın bir dizi önermeyle sunduğu küçük bir kitap yayımladı ülkesinde: Yolumuzu Değiştirelim. Koronavirüsün Öğrettikleri1. Morin’in karmaşa (kaos) ve düzen, yitik dirimbilimsel köken (kayıp biyolojik paradigma), uzmanlaşma ve bilginin ayrıştırıcı ve çözümleyici süreçlerinin (uzmanlaşma) yol açtığı büyük kopuş, alanlararası yeni kavrama biçimlerinin yaratılması, bilgileşme sürecinin kendisinin sorunlu bir bağlamsallık olarak kavranması, vb. tezlerinin siyasal (edim, praxis anlamında) karşılığının güdük kalması bana kalırsa en zayıf noktası. Bilgiyle türümüzün ilişkilenme biçimindeki devrimin ayağının ‘bu’ yer yüzeyine basması gerekmez mi? Dolayısıyla sorunu saptamadan çözüm önerilerine dek bir dizi doğru yargı ve tez, tüm bunları çevreleyen toplumsal istem (irade) ve bunun dağılımı göz önünde tutulmadığında boşlukta kalmaya yargılı. Ben siyasal öznenin Morin bağlamı içinde hafife alındığı kanısındayım.
Ama güncel yaşam deneyimlerimizde dünya ölçekli soruna (salgın) ilişkin saptamaların büyükçe bir bölümüne katılmamak elde değil. Morin kendi anlayışını da arkalayarak bu sorunun niye şimdi, böyle yaşandığını gayet güzel dile getiriyor. Koronavirüs salgını bizi yaşam(ak) üzerine yeniden düşünmeye zorlamış, insanlık durumu genelliği içerisinde gündeme alınmış, yaşamlarımızda ‘belirsizlik’ kavramıyla yüzleştirmiş ve onu ciddiye almamızı sağlamış, ölümle ve övündüğümüz uygarlığımızla ilişkimiz hakkında düşünmek zorunda kalmış, dayanışmanın canlandırılması, toplumsal eşitsizliğin acı sonuçları, küresel bir bunalımın gerçekleşmesine karşı yönetimsel ayrılıklarımız, bunalımın (kriz) yıkıcı ve yaratıcı doğası, bilim ve sağlık alanında uygulamalar hakkında yeniden düşünmemizi ve bilinç yükseltmemizi olanaklı kıldı. Tabii tüm bunlar Morin’e göre bir us bunalımı içindeyken yakaladı insanlığı. Aslında bilgimizin bilisizi olduğumuz ortaya çıktı. (29) Yaşamsal ve ivedi hazırlığımız, “öngörülmezliğin olanaklılığını da öngörmek zorunda”dır. (30) Günümüz dünya siyasetlerinin sürece olumsuz katkısını belirleyen düşünür şöyle yazıyor: “Göreceğimiz gibi, ulusal özerkliği yeniden tesis ederken siyasal işbirliği ve kültürel alışverişi de içeren bir karşı küreselleşme perspektifi içinde bir yandan da bir kader ortaklığı şuurunu ve tekno-ekonomik küreselleşme sürecini de ıslah etmemiz gerekir. Daha geniş bir açıdan söylersek, dünyasallaşma, tarım alanları, toprakları veya yaşam alanları tehdit altındaki ulusları kurtarmak için dünyasallaşma karşıtı süreci de kapsamalı (…) Yaşam alanımız, ulusal alanımızdır.” (34) Morine’e göre, insancalık (hümanizm), ulusalcı gerileme ve sapmalar, ırkçılığın, el düşmanlığının hortlaması karşısında bir bunalım yaşıyor, ekonomik çıkarların üstünlüğü ise tüy dikiyor bunalıma. Salgından sonra nasıl kalıcı önlemler alınabilir, sorusunu izleyen bölümde irdeleyen Edgar Morin’in kullandığı başlıklar: Yaşamsal savaşım (zamanla kurulacak yeni bir ilişki ve yeni kurulacak dayanışma bağlarını güçlendirecek önlemlerin alınması), Siyasal bunalımla savaşım, Bunalım içerisindeki dünyasallaşma ile savaşım, bunalım içerisindeki demokrasi için savaşım, sayısal dünyayla savaşım, çevre koruma için savaşım, ekonomik bunalımla savaşım, belirsizliklerle savaşım, büyük gerileme ile savaşım (Tam yerinde, tartışmaya açık bir alıntı: “Komünizm gibi yeryüzü kurtuluşu teklif eden dinin çöküşünün ardından geleceğe yönelik dünyevi bir umut da kalmadığından semavi kurtuluşu ve kadiri mutlak bir Tanrı’yı savunan dinlere geri dönüş başladı ve bu dönüş beraberinde genellikle tahammülsüzlüğü ve fanatizmi getirdi.” 48) Sezileceği üzre toplum tasarı (proje) kavramına tepkili Morin. Bunun yerine önerilerini seçilecek ‘yol’ başlığı altında sıralıyor beş başlık altında. 1.Bir ulus siyaseti (Fransa için). Bu başlığın altında dünyasallaşma ile dünyasallaşmadan-çıkışı, büyüme ile küçülmeyi, kalkınma ile kapsamayı harmanlamak, yönetim sapkınlıklarını gidermek, yeniden toplumsal örgütlenim, ekonomik tekellerin aşamalı engellenmesi, girişim-cilik denetimi, çevre siyaseti, iyileştirici (reform) düşüncenin iyileştirimi (Marx örneği güncelleştirilebilir): eşitsizlikleri azaltmak, dayanışmayı yükseltmek (Dipnot: “Bizim birey-özne anlayışımıza göre, her insan-özne kendisinde yazılıma benzer iki unsur taşır. İlki, Birinci Tekil Zamir-Ben’in (le Moi Je) ifade ettiği ve beslenme, kendini savunma ve geliştirme için hayati önem taşıyan benmerkezci kendini olumlamadır; diğeri ise Birinci Tekil Zamiri (Je), ailesi, ülkesi, dini, partisiyle bir sevgi ya da ortaklık ilişkisine sokan Biz yazılımıdır. Medeniyetimiz ilk yazılımı gereğinden fazla geliştirmişken ikinciye hak ettiği önemi vermemiştir. Ama bu yazılım sadece uyumaktadır, iş onu dürtüp uyandırmakta.” 65, ayrıca ‘dayanışma evleri’, 66), yer alıyor. 2.Bir uygarlık Siyaseti başlığı altında ise uygarlığımızın sayrılığı, insanın makineyle ilişkisi (teknoloji), gereksinimlerin gereksiz büyümesine bağlı artan huzursuzluk, tüketimcilik: sonuçları ve etkisizleştirilmesi, ‘gerçek yaşam’ anlayışının geliştirilmesi (“Şüphesiz siyaset mutluluk yaratamaz. Siyasetin amacının mutluluk olduğuna inanmayı bırakmalıyız. Mutsuzluğun kamusal nedenlerini [savaş, kıtlık, zülüm) ortadan kaldırabilir ve kaldırmalıdır.”), Ben’in Biz’de serpilip geliştiği yaşam şiirinin yaratılması ele alınıyor. 3.Bir insanlık siyaseti çözüm aşamasında insanlık bilinci (‘ortakyaşam’), göçmenlik koruma ve hakları, yerli halkların korunması, vb. gündemler irdeleniyor. 4.Bir yeryüzü siyaseti başlığı altında ele alınan konular ise dünya su siyaseti, küresel arık enerji ve atık yönetimi siyaseti, gezegenle (dünya) dayanışma gibi önemli başlıklar. 5. Yeniden canlandırılacak bir insancalık (hümanizm) için başlığında; insanın karmaşıklığı (complexité) (“Yeniden doğacak bir hümanizm, doğayı fethetmeye ve onu tahakküm altına almaya adanmış insanın yarı tanrılaşması anlamına gelen hümanizmini reddeder. Çelişkilerden oluşan insanın karmaşıklığını tanır.”, 82), kişisel iyileştirme (reform) ve aktörel canlanma, birlik/türlülük (çeşitlilik) eytişmesi içinde beliren insan kimliği, duyarlı us, gerçekçilik ve yokülke (ütopya) (“2020’nin hakiki gerçekçiliği de, virüs öncesinin görünürdeki normalliğine dönmek değil, siyaseti, devleti, medeniyeti reformdan geçirmektir.”, 86), gezegensel insancalık, dünya-yurt: dünyanın kimliği (“Tekrar edelim: Dünyadaki kader ortaklığımıza dair farkındalık, yüzyılımızın anahtar olayı olmalıdır. Bu 2020 krizinin tartışmasız en güçlü mesajı. Bu gezegende birbirimize bağımlıyız ve bu gezegene bağlıyız. Bizler antropo-biyo-fiziksel varlıklarız, Dünya’nın çocuklarıyız. O bizim Dünya-vatanımız.”, 90) ve umut ilkeleri alt başlıkları irdeleniyor. Umut ilkelerinin ilki, Morin’e göre “ihtimal dışı olanın ortaya çıkmasıdır.” (91) Burada Vasili Grossmann’a göndermeli aktardığı örneği sorunlu bulduğumu belirtmeliyim hemen. Grossmann’a göre tarihin cilvesi ya da çelişkisi, yani ‘beklenmedik sonuç’, Stalingrad direnişinde Hitler’i durduran Stalin’in aynı zamanda totalitarizmin başarısına da imza atmış olması. İkinci umut ilkesi, yenilenme (régénération); üçüncüsü, Hölderlin’in imlediği: ‘Tehlikenin büyüdüğü yerde, kurtarıcı da büyür.’ (91), dördüncü ilke ise “insanlığın başka bir yaşam ve başka bir dünya için duyduğu bin yıllık arzu”. (92)
Kasım 2021
[1] Edgar Morin; Yolumuzu Değiştirelim. Koronavirüsün Öğrettikleri (Changeons de voie, 2020), Çev. Murat Erşen, Türkiye İş Bankası Yayınları, Birinci basım, 2021, İstanbul, 95 s.