Zeki Z. Kırmızı / 2023

Andrea Camillieri

Andrea Camilleri; Unvansız Maktul(Privo di titolo, 2005),

Çev. Neyyire Gül Işık,

Yapı Kredi yayınları, 2018, İstanbul, 226 s.


İlk kez Andrea Camilleri okudum. Okuma sırasında 4-5 yıldır bekliyordu Unvansız Maktul. Aslında yarattığı tiple önemli bir dizi polisiye türü yazarı olduğunu öğrendim. Dahası Türkçeye çevrilmiş polisiyelerinden önemli birkaçının kendi kitaplığımda da olmasına sevindim. Ama bu roman, içinde bir yargılama, soruşturma anlatısı ve gerilimi taşıyor olmasına karşın bence sinema-belgesel-tarih-tanıklık-gerçekçilik vb. kavramları birbirine bağlayan çok önemli bir roman olarak (ülkesinde 18 yıl önce, 2005’te yayımlanmış) öne çıkıyor ve okuduğum için mutluyum. Camilleri 2019’da yaşamını yitirmiş (94 yaşında). Hangi nedenin onu, faşizm söyleninin İtalya’nın güney ucunda, Sicilya’da, özgün bir ekin ve coğrafyada 1920’lerde başlayan yükselişini belgesel ve yerel halk diliyle (Sicilyan) anlatmaya yönelttiğini romanın sonundaki Not’ta açıklıyor. Tarihsel iki gerçek olayı bireşimleyip faşizmin doğuş ve yükseliş havasını, toplum-tinbilimsel ortamını yansıtma gereğini, 21.yüzyılın başında gerçeklik ötesi (post truth) salgınına denk getirmesi boşuna olmasa gerek. O dönemin kaba saba yalan düzenekleri özde aynı yaklaşım, biçim ve içeriklerle katbekat daha güçlü bugünün dünyasını küre ölçeğinde biçimlendiriyor. Bu yönde roman bize alçakgönüllü bir yalana direniş aygıtı sağlıyor. Bunun için sinematografik bir soğukkanlılık, somutluk, tanıklık, gürültüsüz patırtısız bir uscul (akılcı) savunma biçemi gerekiyor ve Camilleri’nin bizlere göstermek istediği tam da bu.

Yazarın başvurduğu uygulayım biçimi (teknik) benim çok sevdiğim, tanıdık gelen, yapıt etkilerini çoklayan bir uygulama. Kurgu metin içerisine belge(msi)ler sokma yöntemi... Haberler, mektuplar, raporlar, vb. Bu uygulama (yazma) biçimi hele sinemanın görüntüleme düşüncesiyle birebir ilişkilenebilirse ortaya her iki anlatım sanatının gücünü de aşan bir sonuç çıkabiliyor. Bu örnekte olduğu gibi. Klasik mektup-romanın epeyce ötelenmiş biçimi olan bu uygulama, 20.yüzyılın toplum tümleçleri işlevi gören simgesel, örtük aktarımları ve parçalı (fragmante) yapısının görselliği öne çıkaran yapı-düzenleriyle yakından ilgili. Büyüyen ve kentlerde yoğunlaşan çok işlevli toplumsal bütün sayısız bağdaşık ve çelişik görüntüyü bir arada sunabiliyor ve öznenin yaşadığı yabancılaşma, tüm bu görüntüler, nesneler arasında bir nesneliğe son adım kala yaşamı bir görsel akış, yığışma ve dağılmalar, rastlantıyla yan yana gelmiş nesneler, sözler, davranışlar dizisi olarak algılanmasına yol açabiliyor. Sartre’ın Avrupa’ya önerdiği John Dos Passos anamalcı yaşam düzeninin kutsal toprakları olan ABD’den bunun en başarılı, iyi örneklerinden biri. Sonra bu uygulama çağcıl romanın yansılamayı uçlara taşıyan yaklaşımlarıyla 20.yüzyılı boydan boya kat etti. Yazı dışı gereç kurgusal anlatıya katıştırıldı ve artık yadırganmaz oldu. Cortázar’ın Manuel’in Kitabı (özgün dilde 1973) böylesi etkili bir örnek örneğin. O gerçeklik duygusunu pekiştirmekten çok yazarı-anlatıcıyı-roman kişilerini eşzamandaş kılma oyunuyla ilgili bir deneyimi öne çıkardığını söyler. Demek, çok değişik amaçla uygulanabilir yöntem. Yani, dışarıdan romanın kurgusu içine nesneler taşımak yöntemi (imleme noktaları). Bizde de böylesi örnekler var, salt başka varlıkları yansılamakla yetinmeyen… Ergin Yıldızoğlu’nun şiirde kullandığı bir yöntem olarak kalmış belleğimde. Benim çok sevdiğim, çağrışım gücünü karşılıklı zorlayan ve okuyanı yargılamaya hazırlayan nesnelmiş izlenimli bu yazma yordamı çift yanlı kullanılabilir kuşkusuz. Denebilir ki gereci yazıya eklemlerken amacı önden biçimleyen kurgusal niyet uygulayımı (teknik) doğrular ya da yanlışlar. Yani tek başına bir değerleme ölçütü değil. Ama Camilleri işte tam da bunu yapıyor, sinemacılık deneyimiyle toplumun yalan üretme, üstlenme, zamana yayma eğilimlerini ve buna aracılık edenlerin saflıktan art niyetli, çıkara dayalı davranış biçimlerine değin açığa çıkarıp görünür kılıyor (deşifre). Bu tür belge tadında çalışmaların büyük katkısı olduğunu, yazınsal düzeyi her örnekte aşağıya çekmek bir yana daha da yükselttiğini, güzelduyusal (estetik) atağı perçinlediğini yeri gelmişken belirteyim. Camilleri’de, Cortázar’da durum bu en azından.

Neyyire Gül Işık çevirmen adı bir kitabı okumak için bana göre yeterli neden. Ama neden kitap adı ‘Unvansız Maktul’? Daha uygun, Türkçe bir ad bulunamaz mıydı?

 

(2023)