(1956, ABD)

Zeki Z. Kırmızı / 2024

Ellmann, Lucy; Ördekler, Newburyport (Ducks, Newburyport, 2019, Roman), Çev. Mahir Koçak,

Yedi Yayınları, Birinci basım, Temmuz 2023, İstanbul, 1043 s.


Nitelikli çeviri ve baskılarıyla, yapıt seçimleriyle dikkatimi çeken Ankara yayınevi Yedi Yayınları’nın hakkını öncelikle teslim etmek gerekir, böyle bir yapıtı yayımlamayı, hele günümüz koşullarında yayımlamayı göze alabildikleri ve gerçekten baskısıyla, dizgisiyle, yayın yöneticiliğiyle (editörlük) pırıl pırıl bir baskıyı gerçekleştirdikleri için. Nice, neredeyse tekelleşmiş anlı şanlı yayınevlerimizde bile bu baskı titizliğini, özenini göremiyoruz. Bu düşüncemi yalnızca Lucy Ellmann’ın romanı için söylemiyorum, Yedi Yayınları’ndan okuduğum tüm kitaplarda aynı duyarlı ve saygılı yaklaşımı gördüm. Ama bir şey daha var. Ördekler, Newburyport’un çevirmeni. Yılın, belki de yılların çevirmeni ödülünü ben ona veriyorum, arkasındaki büyük emeği, birikimi, İngilizce ve Türkçe yetkinliği, kıvraklığı ile. Mahir Koçak adı da nerede görsem öncelik vereceğim adlar sırasına girdi. Bu kitabı çevirmek birçok nedenle büyük bir cesaretti, yayımlamak gibi. Mahir Koçak ve Yedi Yayınevi 2023 yılının çevirmen ve yayıncısı bana göre.


*

Batsheba (kedi) ve Pepito’ya (köpek) sunulan bir roman düşünün ki tek bir tümceden oluşuyor ve küçük boyutlu abece imiyle yaklaşık 1140 sayfa. Ana tümce-gövdeyi oluşturan tümcecikler özgün dilde ‘the fact that’, Türkçe’de Mahir Koçak buluşuyla ‘gerçek şu ki’ bağlantı sözcesiyle (19 binden çok geçiyor roman boyunca) ilişkileniyor ve metnin akışı boyunca her düşünce sayısız denebilecek düzeyde yinelenen bu sözceyle hem yapıta dizemli (ritmik), vurgulu (tempo) bir özellik kazandırıyor hem de anlatıcının evinin mutfağında pasta pişirirken anlığından (zihin) akıp geçen iç/dış kaynaklı ve ilgili-ilgisiz tüm bir algı-bilgi-veri-olay-kişi-yorum-haber-filim-gözlem-dil oyunu-duygu-kaygı, vb. tek (kadın) odaklı bir yayın bombardımanına dönüşüyor. Bir bilinç dünyayı bireşimliyor (sentez) sonra sözcüklerle yankılayıp yansıtıyor ve bu bilincin içine önemli önemsiz, her şey ama her şey sıralı-sırasız dalıp çıkıyor. Olay ise ancak yine bu bilinçte yankılanarak aktarıldığından, geçmiş ya da gelecekte hakkında düşünülen ama başka sayısız şeyin yanı sıra düşünülen bir şey olarak söz konusu. 13. sayfada büyük abece imiyle (G) başlayan tümce-roman 1014. sayfada noktayla (.) bitiyor. Kitabın sonunda elle çizilmiş kaba bir harita, kitap içinde geçen sayısız gerçek ya da uydurulmuş kısaltmalar dizini ve birkaç sayfalık alıntılar bölümü var. Gerçek bir küresel (aslında Kuzey Amerika ve ABD ağırlıklı) veri tabanını çeviren ve bir insanın anlığından geçiren roman için bilinçakışı romanı demek doğru olsa bile ardçağcı bir roman demek doğru olmayabilir. Çünkü gerek ana gövdeyi oluşturan tek tümce, gerekse bu tümceyi oluşturan sayısız yan tümcecik doludizgin ve yönsüz aksa da genellikle göndermeleri boşa düşmeyen ve düşler yorumuna ya da tinçözüme gerek duyurmayan bir açıklık, amaçlılık, durulukla koşutlu akıyor, amaç-yönlü değil ama nesnel bir doğrultusu var. Nedeni açık. Romanın dört çocuk annesi, anneciğini ve babacığını yitirmiş, yeniden evlenmiş, ölümcül sayrılıklar geçirmiş, düşünsel donanımı ortalama bir Amerikalının çok üzerinde ve liberal demokrat bir çizgide olsa da öğretmenliği bırakarak kendini çocuklarına ve evinde ürettiği hamur işlerine adamış ama ikincisini alım satım uğraşına dönüştürmüş, pişirdiklerini anlaştığı mağaza ya da dükkanlara satan ve küçük çaplı gelir kazanan adını bilmediğimiz orta yaş kadını; dünyadan, ülkesinden, toplumundan, kişisel yaşamından ötürü kaygılar taşısa da duruşu, seçimleri olan, tartışma ve eleştirme hakkını koruyan, yine de ürkek, içinden geçirdiği tepkilerini bastıran, Newcomerstown, Ohio’da yaşayan biri. Dolayısıyla onun bilinçsiz iç yaşantıları ve denetimsiz dışavurumlarından söz edemeyiz gerçekte, zaman zaman ipler kopmuş gibi görünse, düşünce zinciri dağılsa, hatta anlam bazen hepten yitip sözcükler sözcükleri salt uyak düzeni ya da başka abuk gerekçelerle (aslında değil) kovalasa da tüm bu dışavurumları kadının anlık algıları içine giren, yaşadıklarına istemese de sızan dışarıdan nesneler, olaylar, vb. tetikler. Binek aracında giderken yol kenarındaki bir duyuru, tanıtım (reklam), bir im (işaret) vb. hemen düşünce dizisinin arasına kamalanır ya da evde çocukların ortada bıraktığı bir oyuncağın üzerine bastığında verdiği sesli tepki metinde yankılanır, yani hem zamanda geriye ve ileriye doğru ilerletilen ama son açıklamaya varamayan (çünkü olanaksız) düşünce akışı hem de bu düşünsel yanı sıra algısal akışı yer yer saplanarak kesen tepkisel sesletimler okurda doğalcılık, amaçsızlık, tikellik izlenimi yaratıyor ve kadını dertli, güçlü ya da zayıf gösteriyor ama asla bozunuma uğratmıyor, onu koruyor. Hatta küresel iklim, çevre, doğa yaşamı (hayvanlar ve bitkiler), siyasetin niteliksiz eril örnekçeleri, kadınlık sorunu, dolaylı biçimde de olsa ırkçılık, en çok da şiddet, bireysel şiddet ve bireysel silahlanma, vb. konularda bir bildirgeye dönüşüyor romanın anlatıcı kişisi ve yazar tutumu açısından. Romanın hangi sorunların içinden geçtiği, yaşadığımız dünyada Trump’ına varıncaya dek nelerle yüzleştiğini, Hollywood sinemasının ve oyuncularının işlevsel rollerini, magazinden mühendisliğe, teknolojiden bilime nelere bulaştığını görmek isteyenler için sona konan kısaltmalar ekini incelemek yeterli. Romanın ele aldığı tüm sorunlar (mesele) dünyanın orasında bir ortalama kadının bilincinde yankılandığı biçimiyle, ki bu romana gerçekçi bir boyut ekler, gözlenebilir. Bir 21.yüzyıl kitabı özelliği kazanıyor bu nedenle roman. Yoksa savaştan bu yana ABD kent kıyı yerleşimlerindeki (banliyö) küçük kentsoylu ailelerde evlilik ve kadın sorunları üzerine pek çok şey yazıldı ama Ellmann’ın amacı küçük kadın çıkmazını somutlamak, yalnızca kadıncı bir bakış açısıyla yetinmek değil, çok daha kapsamlı çünkü kentlerde yaşayan hemen her ortalama dünya insanı, tüm bu ve benzeri kimlik sorunlarını toptan silip ortadan kaldıracak bir çılgınlıkla, yıldırı (tehdit) kaynağıyla yüz yüze. Ellmann anlatısı bu anlamda artık gerek duyduğumuz tarihe gömük bir kimlik açıklaması ve savunması (ifşa) olmanın çok ötesinde bir sorunsala odaklı. Bu yaklaşımı Zizek’in ‘evrensel’ (universal) kavramı tartışması ile ele almak doğru olacaktır. Doğru olacaktır çünkü roman türüne, bir anlatı türü olarak dünyanın bugünüyle yeniden ilişkilenmek olanağı yaratacaktır. Yoksa sanatların hemen tüm biçimleri ciddi bir tıkanıklık içinde.

Hemen ekleyelim ve eksik kalmasın. Bu dev roman içinde akan ikinci bir ‘öykü’ var. Bu öykü öteki metnin içinde aralıklarla serpiştirilmiş, bildiğimiz klasik üçüncü kişi anlatımlı bir hayvan öyküsü. Bir dişi aslan, yavrular ve yavrularını büyütürken çocuklarını insanlar çalar ve anne aslan Kuzey Batı Amerika’yı yavrularının peşinde kat eder. Kentlerde bir aslanın dolandığı haberleri ulusal soruna dönüşür ve silahlananlar, savaş tamtamları çalanlar, kurban ayinleri şehvetiyle seferber olanlar… Sonunda Cherokee yerlisi kökenli bir izsürücünün anneyi zarar vermeden yakalaması ve ne denli büyük haksızlık, saygısızlık da olsa aslanın hayvanat bahçesine tıkılması ama mutlu son’la yavrularına kavuşması adım adım izlenir, hepi topu 30-40 sayfa içerisinde ve aralara serpiştirilmiş olarak. Kadının bilincinden akanlarla aslanın öyküsü yer yer örtüşür ama güzel olan anne aslan evlerinin yakınından geçerken mutsuz Joe’nun da (ailenin yeni yanlarına aldığı, yangından kurtulmuş kara köpek) zincirinden kurtularak aslanın peşine takılması ve dostlukları. Aslan hayvanat bahçesine verilir. Joe, Cherokee iz sürücü tarafından sahiplenir ve kadın, dört çocuğuyla birlikte bu öyküyü mutlulukla anarlar. Bu bölüm romana bir renk, soluma akağı (kanal) açmakla kalmıyor, doğada barışa da yazılmış bir türkü, çağrı tadı taşıyor. Bilinçli bir yamadır ve roman türünde eski tümlük, yapısal birlik kuralı özellikle çiğnenmiştir. Bu nedenle yukarıda da değindiğim üzere ardçağcı (postmodern) bir çizgiye oturmaz Ördekler, Newburyport. ABD’li (Evanstone, Illinois) ama İngiltere’ye (Edinburg) yerleşmiş, ailesinde bolca yazar-eleştirmen olan 1956 doğumlu Lucy Ellmann dev romanını bir önermeyle ilişkilendirmiştir ve kurgunun açmazını zorlaması dünya okurunda yeni düşünme biçimlerini tetiklemek, onu dünya sorunlarının parçası olduğuna inandırmakla yakından ilgili ve bilinçli bir seçimdir. Yazarın (Türkçeye çevrilmemiş) diğer kitapları şöyle: Sweet Desserts (1988), Varying Degrees of Hopelessness (1991), The Spy Who Caught a Cold (senaryo, 1995), Man or Mango? A Lament (1999), Dot in the Universe (2003), Doctors & Nurses (2006), Mimi (2013), Things Are Against Us (2021).

Öte yandan yalnızca doğa varlıkları; rakunlar, kediler, köpekler, tavuklar, köstebekler, kelebekler, arılar, vb. de içinde hemen tüm varlıkları, kadının bilincinin açtığı yolda yürümekle kalmazlar. Yanı sıra insanların yaratıları, yapıp ettikleri, sanatları, tarihleri, yazarları, kan dökücüleri, ezilenleri, kodamanları, filmleri, Shakespearleri, Jane Austenları, şairleri, şarkıları, yapıtları, vb. de geçit törenine katılırlar. Donanımlı okur donanımı oranında yapıtın sayısız göndermelerinin bir bölümüne ulaşır. Ama birçoğunun da ucu açık kalır. Çünkü Ellmann ayrıca bilgilendirmez, kimden neden söz ettiğini. Laura Ingalls Wilder ya da Jane Austen’ın romanlarından birinin kişisi pat diye adıyla geçer, iki virgül arasında, çağrışım zincirinin bir halkası olarak katışır bilinç akışına, çağrışımlar çağrışımları tetikler, ta ki artık ne taşıdığından bağımsız nesnel (maddi) sözün, hatta sesin sözü ya da sesi tetiklediği zincirleme tepkemeye (reaksiyon) dek.

Evin durumu bir insanlık durumudur, öyle değil mi?


*

Roman, anne aslanın serüveniyle açılıyor. Bir sayfalık bir giriş. Sonra romanın uzun soluklu, büyük tümcesi şöyle başlıyor: “Gerçek şu ki rakunlar şimdi garajın önündeki boş bir yoğurt kabına vuruyor, gerçek şu ki sabahın erken saatlerindeki durgunlukla bu ses silah sesine benziyor, gerçek şu ki hava sisliyken…” (14) ve bitiyor: “…bu esnada ise, herkesin morali yerine gelsin diye, bu haftasonu hayvanat bahçesine kaçak dişi aslanı görmeye gidiyoruz, gerçek şu ki Stacy o hüzünlü yaratıkla arasında bir yakınlık hissediyor sanki, gerçek şu ki bu onun vahşi ve özgür hissetmesinden mi yoksa hapsedilmiş ve sinmiş hissetmesinden mi kaynaklanıyor, orasını düşünmeye bile gerek yok.” (1014)


EK:


Bu bölümde kısaca roman hakkında, bu yazı bağlamında okunmasa da olur Wikipedia1 kaynaklı birkaç bilgi ekliyor, yorumluyorum.


  • Roman birinci tekil kişi bakış açısıyla yazılmış ve büyük ölçüde şimdiki zaman anlatımlı. [Sanat yapıtının olağanüstü çelişkisi, paradoksu da bu noktada gerçekleşiyor. Romanın zamanı ile anlatmanın, yazmanın zamanı üst üste çakışıyor ve bu olgu düzeyinde olanaksızdır, yazmak olmaktan ya önce ya sonra gerçekleşebilir aslında ve zaten öyle olur. Ama belki sahne sanatları dışında, ki tartışılabilir, hemen tüm sanat biçimlerini sorunlu kılan bu çelişki yapıtı, çekirdeğine sızan olanaksızlıkla büyülü ve çekici kılan etkenlerden biridir tuhaf bir biçimde. Sanat yapıtı, içinde iflah olmaz boşluğu, kara deliği taşıyan düşlemsel varlıktır. Sanatın birikimli (kümülatif) algısı bu uzlaşmaz çelişkinin üstesinden gelecek denli donatılı ve eğitimlidir. Deliğin, çukurun, boşluğun üzerinden atlanır. Yoksa, sanatın bu tuhaf boşluk değişmecesi (metafor) olmasa, bana göre yaşam da olmazdı, türümüz açısından.-Zzk]


  • Romanın aynı zamanda anlatıcısı ve ana kişisi olan kadın, çocukken kalp sorunu ve yetişkinliğinde kanser olmak üzere en az iki büyük sağlık sorunu yaşadı. Kanser nedeniyle üniversitedeki öğretmenlik işinden ayrıldı. Artık evinde zamanının çoğunu çocuklarına bakarak ve ailesinin gelir durumunu desteklemek için yerel aşevleri (restoran) ve dükkanlara sattığı turtalar ve diğer unlu ürünler yaparak, pişirerek geçirir. Sürekli yorgunluktan sızlanır ve ağlama nöbetleri geçirir.


  • Anlatıcının bilinç akışı, tüm romanı kapsayan neredeyse kesintisiz biçimde içinden türlü konuları, düşünceleri, anıları ve tek tek sözcükleri geçirdiği bir iç söyleşim (diyalog) biçimini alır. Bilinçten akan konular arasında; şu anda ne yapıldığı, pişirme ve mutfak etkinlikleri, aile durumuyla ilgili açıklamalar, geçmişle ilgili anılar, bireyler, aile üyeleri, ünlüler ve tanıdıklar hakkında ileri geri düşünceler, klasik Amerikan (Hollywood) filmleri hakkında gözlem ve hafif yorumlar, en sevilen kitaplar hakkında izlenimler (Laura Ingalls Wilder, Lucy Maud Montgomery, Jane Austen vb.); ulusal ve küresel sorunlarla ilgili kaygılar (genelde yaygın çevre kirliliği ve iklim değişikliği); ve kişisel sorunların ve zayıflıkların dışavurumları söz konusu. Ayrıca, kulağa ses uyumu vb. açısından benzer gelen sözcükler, adlar ve kısaltmalardan oluşan uzun dizilerde özgür çağrışım akışları da sıkça görülür. O denli çok, kimi o an uydurulmuş kimisi gerçek kısaltmalar kullanılır ki, roman ekinde bunların bir sözlüğü yer alır. Anlatıcı (kadın), bu aralıksız iç söyleşimin (diyalog) anlığını (zihin) doldurduğunu, böylece hoş olmayan gerçeklerden (çevre yıkımı ya da annenin ölümü gibi) bir biçimde uzaklaşabildiğini, ancak bu yöntemin her zaman başarılı olmadığını da yer yer açıklar.


  • Kadın, "Anneciğim" diye seslenerek sıkça usundan geçirdiği ölmüş annesine derinlemesine bağlıdır. Sıkıntılı her anında anneciğine seslenir. Bir yerde annesinin çocukken, ördeklerin peşinden koştuktan sonra bir kız kardeşi tarafından Newburyport, Massachusetts'teki bir gölde boğulmaktan kurtarıldığını anlatır. "Ördekler, Newburyport" ve "Newburyport, ördekler" sözceleri, kadının özgür çağrışımında birkaç kez yüze çıkar. Annesinin kanserini ve oldukça genç yaşta ölümünü dile getirir ama bir saplantıya dönüştürdüğü özel bir anısına tekrar tekrar döner. Ergenlik döneminde bir davranışıyla annesini kırmıştır ve nedenini o gün bugün anlayamamıştır. Bu anı onu çok üzmekte, ağlatmaktadır. Küçük bir kızken kendi odasından onu sevindiren, mutlu kılan bir şeyi paylaşmak için coşkuyla merdivenlere atılmış ama mutfakta annesi onu şaşırtıcı biçimde soğuk karşılamıştır. Büyük düş kırıklığı yaşayan kadın yaşam boyu anneciğini çok "kırdığını" düşünür. Suçluluk duygusuyla yaşar. Olay, anneciğinin ölümünden beri yaşamını keder ve sıkıntı ile biçimlemiştir. Buna karşılık ikinci kocası (Leo) ve çocukları gibi yaşamı neşeyle karşıladığı anları da çoktur.


  • Kadın anlatıcının bilinç akışı içinde çeşitli anlatı olayları da ortaya çıkar. Olaylardan birinde, kışın karlı tipili bir havada turta dağıtmak için yola çıkmış, arabasının lastiği patlamıştır. Cep telefonunu yanına almayı unutmuştur ve İsa adlı bir çekici şoförü onu kurtarmadan önce uzun bir süre soğukta arabasında yardım beklemiş, çok korkmuş, kafasından sayısız şey geçirmiştir. Başka bir olayda, çocuklarını yerel alışveriş merkezine götürmüş, orada şiddetli bir yağmur fırtınası ve ani sel nedeniyle yerlerinden kıpırdayamamışlardır. Bilinci açık ve yüzeyde metinsel tanıklığını yapmayı sürdürür. Öte yandan daha etkili bir olayda, kadına hayvan yemi vb. getiren Trumpçı maço Ronny aslında kadına asılmaktadır ve sonunda kadının evine silahlı baskın yapar. O dehşet anları da çocukları önünde anne kadının bilincinden doludizgin akar.


  • Kadın genellikle küresel sorunlar ve bunların kendisini ve ailesini nasıl olumsuz etkileyebileceği konusunda kaygılıdır. İklim değişikliği, doğal yaşam, endüstriyel çiftlik hayvanlarının (özellikle tavukların) kötü koşulları, viral salgınlar, kitlesel silahlı saldırılar ve diğer şiddet olayları, ekonomik belirsizlik ve Donald Trump'ın ABD başkanlığı, vb. kaygı nedenleri arasındadır. Sıkça vurgulanan bir sorun, dünyadaki akarsuların, göllerin ve okyanusların plastik, endüstriyel kimyasallar ve farmakolojik maddeler tarafından yaygın olarak kirletilmesidir.


  • Sürekli bilinç akışı, yalnızca bir dağ dişi aslanını içeren bir olay-öykünün kısa bölümleriyle kesintiye uğrar. Bu bölümler ayrı, her şeyi bilen bir anlatıcı tarafından aktarılır. Romanın uzun tümcesine aralıklarla eklenir dişi aslan öyküsünün aşamaları. Romanın geri kalanından başka biçimde dişi aslan bölümleri, bağımsız tümceler, bölümceler (paragraf) ve odaklı, tutarlı bir olay örgüsüyle geleneksel bir anlatı yapısı sergiler. Bu altlıkta, dişi aslan (olasılıkla bir doğu puması) çiftleşir ve ardından Appalachia'nın vahşi doğasında yavrular. Daha sonra dişi aslan ininden uzaktayken yavrular insanlarca bulunur ve götürülür. Dişi aslan onları aramak için Batı Virginia, Pennsylvania ve Ohio'da dolaşır. Roman, Granville, Ohio'daki Timsah Höyüğü'nde sona eren dişi aslanın dolambaçlı arayışının bir haritasını içerir. Her dişi aslan olayından sonra, tek tümcelik bilinç akışı anlatısı kaldığı yerden sürer.


  • Roman, Lucy Ellmann'ın düzenli yayıncısı Bloomsbury’ce geri çevrildikten sonra İngiltere'nin Norwich kentindeki Galley Beggar Press tarafından yayınlandı. Kuzey Amerika yayın hakları Windsor, Kanada merkezli yayıncı Biblioasis tarafından satın alındı.


  • Ördekler, Newburyport, özellikle düzyazı biçiminin uzunluğu ve zorluğu nedeniyle kimi eleştirilere karşın büyük beğeni topladı. Kirkus Reviews için yazan bir eleştirmen, kitabın deneysel yazının bir örneği olduğunu söyledi ve romanı boyutu ve sözcük çağrışım oyunları açısından Ulysses ile karşılaştırdı. (Finnegans Wake de belli çekincelerle eklenebilir.-Zzk.) The New Yorker için yazan Katy Waldman, onu genbiliksel (ansiklopedik) bir roman olarak nitelendirdi, Edward Mendelson’a göre "ulusal bir kültürün tüm bilgi ve inançlarını" sunan halkçıl (popüler) bir roman. The Herald için yazan Nick Major, romandan keyif aldığını ancak ne hakkında olduğunu söyleyemediğini veya "bunun bir başyapıt mı yoksa ürkütücü bir korkuyla dolu çatışma (polemik) örneği ve sözcük çağrışımı savurganlığı mı" olduğuna karar veremediğini yazdı. Publishers Weekly'deki bir inceleme, romanı "çağdaş Amerika'nın güncel yaşantı akışlarıyla yüzleşen" bir tekli konuşma (monolog) olarak nitelendirdi ve "kuşkusuz parlak" bir yapıt olarak özetledi.


          Ödül:

  • Uzun liste, 2020 Prix Médicis étranger.

  • 2019 Goldsmiths Ödülü.

  • Kısa Liste, 2019 Booker Ödülü.

  • 2023 Kulturhuset Stadsteatern Uluslararası Yazın Ödülü.


          Yayın:

  • Ördekler, Newburyport. Cilt Sınırlı Sayıda. Birleşik Krallık: Galley Beggar Press (4 Temmuz 2019'da yayınlandı). 2019. ISBN 978-1910296974. 1.022 sayfa.

  • Ördekler, Newburyport. Cilt. İlk Ticaret Baskısı. Birleşik Krallık: Galley Beggar Press (4 Temmuz 2019'da yayınlandı). 2019. ISBN 978-1910296967. 1.030 sayfa.

  • Ördekler, Newburyport. Amerika Birleşik Devletleri: Biblioasis (yayınlanma tarihi: 10 Eylül 2019). 2019. ISBN 9781771963077. 1.040 sayfa.


          Çeviriler:

  • Fransızca: Les lionnes, lit. 'Dişi Aslanlar'. Christophe Claro tarafından çevrildi. Paris: Seuil. 2020.

  • İspanyolca: Patos, Newburyport. Enrique Maldonado tarafından çevrilmiştir. Madrid: Automática Başyazısı. 2022.

  • İsveççe: Ankor, Newburyport. Eva Åsefeldt tarafından çevrildi. Stockholm: Albert Bonniers Förlag. 2022.

  • Turkish: Ördekler, Newburyport. Translated by Mahir Koçak. Ankara: Yedi Yayınları. 2023.


[1] https://en.wikipedia.org/wiki/Ducks,_Newburyport (30.04.2024)