Duvar Yazısı - Seçme Şiirler
Zeki Z. Kırmızı / 2021-2025

Duvar Yazısı - Seçme Şiirler
Zeki Z. Kırmızı / 2021-2025
ABD’li dünya yazarı Paul Auster’in (d.1947) hakkında yazılmayı bekleyen ilginç 4321 (2017) adlı romanı terekte (raf, sergen) beklerken elime seçme şiirleri1 geçti. 2012’de ikinci baskısını yapan kitabı (Türkçede ilk baskı: 2008) öne çekmemin özel nedeni çevirmen adı: Gökçenur Ç. İngilizceden şiir çevirilerinde yazardan önce bu adı görmem önemli bir çalışmayla karşı karşıya olduğumu ve atlamamam gerektiğini anımsatır hemence. Ama geciktiğim de açık.
Auster’in şiir tutkusunu, gençlik yıllarında Avrupa döneminde bir güldeste hazırlayacak kerte Fransız şiiriyle ilgili, yakın olduğunu bilmez değilim. Ama şiir yazdığını bilmiyordum ya da unutmuşum. Önemli olan öyküyü, özellikle romanı öne çıkarmasına karşın hiç ummadığım düzeyde sıkı bir şair de olduğunu görmemdi. Doğrusu kapalı (hermetik) şiirinin içine girmek, Gökçenur Ç.nin de girişte yazdığı gibi zor, hatta olanaksız olsa da ben onun şiirinin başka bir okuma biçimi gerektirdiğini anladığım andan sonra imgelerinin yapı-imgeler, yapı-imgelerinin de zamansız, orada, kendinde olmayla yetinmenin gerekçesiz varlıkları olmaktan öte sav taşımadıklarını tartışmasız benimsedim. Böyle gevşedim, anlamı (içerik) ya en içte ya da en dışta tutmanın getirisi ya da eldesi bir tür saf, duru, saydam, nedensiz varlıklar oldu, yerde yuvarlanabilir, kayabilen, sert, doygun nesneler, imler (işaret), koşulsuz önermeler, oradalığından ödünsüz yapıntılar… İmgesinin neyi karşıladığından çok neyi karşılamadığına yatırım yapan, bu nedenle dilin imge kullanımını sorunsallaştıran bir şiirce söylem kipi. Yazarın bu derin bilinci, çevirmenimizin bunu yakalama ve Türkçe karşılama duyarlığı bu kitaptan özel bir okuma hazzı almamı sağlamış oldu.
İleride Auster yazılarımın bir derlemesini yaparsam 4321’i de işin içine katarak daha kapsamlı bir yazı umudum var.
Gökçenur Ç. seçtiği şiirlerin kaynaklarını da göstermiş, seçki zaten kaynaklara göre düzenlenmiş. Duvar Yazısı (1971-1975), Gözden Kayboluşlar (1975), Betimlemeler (1976), Soğuktan Parçalar (1976-1977), Esinle Yüzleşmek (1978-1979).
Bir şiiri aşağıya alıyorum:
KORO
Taşların yanında kişner,
düşünde, eşkin atlarla geçerken
yoncaların işgal ettiği
savaşçı tarladan:
dünyanın küçük bir parçası,
bir kez daha bize doğru
yavaş yavaş ilerleyen, bir çığlıkla
parçalanmış,
keskin düdük sesi,
senin, at üstünde kalkansız
mızrak dövüşü yapan, milyon kat,
en kâfir
sözcüğünde.
Yavaşça
daldırıyorsun parmağını
sesimin kaçıp gittiği
yaraya.
(s.22)
***
BAUMGARTNER2
Bu yıl içinde 77 yaşında yitirdiğimiz, çağdaşım ABD’li yazar Paul Auster’in son romanı Baumgartner, yaşlı bir yazarın (Baumgartner) yaşam savaşımını, çok sevdiği eşini yitirdikten sonra yaşamda tutunma çabalarını ve yaşam sevincini doruğa taşıyacak bir buluşma için çıktığı yolda bir kazada pisi pisine usa sığmaz biçimde yaralanmasını, belki de ölümünü (Öldüğünü bilmiyoruz.) anlatan yalın, sağlam, dengeli, Auster’a özgü açıklığı taşıyan bir ayrılık (veda) romanı. Yine yazar olan karısının yayımlanmamış şiirlerini, öteki çalışmalarını günışığına çıkarmak için, telefonla görüştüğü ve daha telefondaki sesiyle içinin ısındığı bir genç akademisyen kadının konuyla ilgili bir çalışma önermesi üzerine Baumgartner kendini bir tansıma (mucize) karşısında bulmuştu ve genç kadını karşılamak için binek arabasıyla yola çıkmıştı.
Romanın yaşlılığı ve arayışlarını konu alması, öz deneyimleri yakın-uzak yansılaması, bilgece dinginliği, kurgu içinde kurgu metinlerin yerleştirilmesiyle metinlerarasıcılık yönünde ilginç bir denemesi olan, belki Auster’in en iyi yapıtı sayılmayacak ama yine de Paul Auster romanı duygusunu derinlemesine yaşatan Baumgartner’i hüzünlenerek okuduğumu belirteyim. Auster üçlemesi de (New York, 1987) içinde epeyce yapıtını okuduğum ve genelde beğendiğim bir yazar oldu. Şiirleri de tüm kapalılığına karşın etkilemişti beni. 20. yüzyılın yabana atılamayacak dünya yazarıydı ve cesur bir yazardı. Yapıtlarıyla deneysel ataklarını sürdürdü ve gerçekten özellikle roman uygulamaları açısından buluş değeri yüksek yapıtlar yazdı. Hele 4321 (2017) üç yıl önce Erpenbeck’in de başarıyla uyguladığı (Bütün Günlerin Akşamı, özgün dilde: 2014) seçenekli yaşamlar anlatısı konusunda matematiksel bir duyarlık ve denge taşıyan başyapıtlarından biri olarak bugün de belleğimde ve hakkında yazamadığım için üzgünüm.
İçinde yaşadığı dünyayı üstlendi, tepki verdi, bir Fransız Şiir Güldestesi hazırladığını biliyorum. Mertçe yaşadığını ve piyasaya elinden geldiğince teslim olmadığını, çoksatarlığı (bestseller) pek umursamadığını düşünüyorum. Güle güle, demek geliyor içimden, belki kendi kalan ömrümde birkaç satırını daha okur, sesini duyarım sevgili Auster.
Romanın bitişi şöyle: “Ve kahramanımız yüzüne rüzgâr çarparak, alnındaki yara hâlâ kanayarak yardım aramaya gidiyor, ilk eve gelince kapıyı tıklatıyor ve S.T. Baumgartner destanının son bölümü başlıyor.” (164)
Türkçede onu ağırlıkla Seçkin Selvi’nin karşılaması kimin şansıydı söylemek zor. Zaten usta çevirmen Seçkin Selvi’nin bir yerde Auster’ın ölümünden sonra yayımladığı ayrılık (veda) yazısını okuyup da duygulanmamak kolay değildi. Ama nerede okuduğumu anımsamıyorum.
[1] Paul Auster; Duvar Yazısı. Seçme Şiirler (Collected Poems, 2004), Çev. Gökçenur Ç., Can yayınları, İkinci basım, 2012, İstanbul, 99 s.
[2] Paul Auster; Baumgartner (Baumgartner, 2023, Roman), Seçkin Selvi, Can yayınları, İkinci basım, Şubat 2024, İstanbul, 164 s.