Aslıhan Türel

Zeki Z. Kırmızı

Aslıhan Türel (Adım Doğu, 2022),

Kaynak yayınları, Birinci basım, Kasım 2022, İstanbul, 482 s., Büyük boy.


Gazeteci, televizyoncu ve sanat yönetmeni Aslıhan Türel’in Türk (sol) siyasal yaşamının en önemli kişilerinden biri olan Doğu Perinçek’le yaptığı nehir söyleşi benim için birçok nedenle yararlı oldu. Bu kendi adıma Perinçek önyargılarımı yatıştırma girişimiydi ama aklama değil. Onun hele 2015 sonrası geliştirdiği yasal (legal) siyaset (Sosyalist Parti-İşçi Partisi-Vatan Partisi) süreci anlaşılması güç bir giz, soru imi olarak büyümüştü kafamda. Değişen bir şey yok kuşkusuz. Soru imi daha büyük ama ime eklenen duygu alanı daha karmaşık. Bir tür kişi yazgısıyla solumuzun tarihsel yazgısının trajikomik bir bireşimi gibi önümüzde oldukça gecikmiş bir kişi olarak duruyor Doğu Perinçek. Tarihimizin Dev-Genç ve arkasından gelen sol devinimin o günden bugüne sağ çıkmış ve geriye kalmış kesimi, geride kalmış olmanın ve güncelle boğuşmanın yarattığı düzey yitirme kurbanı oldu. Yaşamayanlar, gencecik ölenler yanlışları ve yaşasalardı benzer biçimde gelecekteki yanlışlarının gizilgücüyle birer kahramana dönüşüverdiler. Doğu Perinçek söyleşisi en azından bu kahraman yaratma söyleninin (mit) arkasındaki kofluğu benim de düşündüğüm biçimde önüme getirdi. Aslında saf, çocuksu bir Doğu Perinçek çizgisinin yeni siyasal koşullar içerisinde iç acıtan yararcılığa (pragmatizm) ödün vermede sınır tanımazlığı derslerle de dolu. İnsan üzülüyor, eğer tüm bu seçimlerin kitlesel bir boyutu, yansıması da olmasa… O zaman üzülmekle yetinemez, sorunu geçiştiremeyiz.

Doğu Perinçek rahat, deneyimli bir siyasetçinin en açık ve zor soruları bile karşılama konusundaki deneyimiyle sorulan soruyu kendi anladığı, öyküleştirdiği, senaryolaştırdığı biçimde yanıtlıyor. Kimsenin kafası özellikle 60 sonrası Türkiye’nin genel siyasal yaşamı konusunda bu denli kapsayıcı, kavrayıcı ve uyumlu bir açıklama yapma açısından onun kafası denli duru, apaçık değil. Avucunun içinde okur gibi ülkede yaşanan her şeyin, en bağdaşmaz çelişkilerin bile açıklamasını yapabiliyor. Bu büyüklük saplantısı (megalomani) yalnızca saplantı olarak da geçiştirilemez, işin içinde egemen sınıf üyeliği, şımarıklık, özgüven, vb. gibi şeyler de var, tabii ki cesaret de.

Tüm açıklamaların düzgün bir biçimde geldiği 2015’ten (özellikle 2016) sonra yararcı (pragmatik) düşünce doğal olarak sapıtıyor. Kendisini sıkça sosyalist, vb. olarak tanımlasa da ekonomi politik, tarih, devrim, sınıf, vb. konularında belirtik bir Marksizm karşıtı kimliği de hiç çekinmeden sergiliyor. Ona göre Çin sosyalist bir dev dalga, Türkiye bu dalganın bir parçası ve tüm bunlar da biraz varlığını sanki Doğu Perinçek’e borçlu.

Aslıhan Türel’in sakınımsız soruları söyleşiyi çekici kılmakla birlikte zamandizininde (kronoloji) büyük gelgitler yinelemeleri kaçınılmaz kılmış… Kurgu üzerinde belki biraz daha çalışılması iyi olurdu.