(A Companion to Marx’s Capital, 2013)

David Harvey

Zeki Z. Kırmızı

David Harvey; Marx’ın Kapital’i İçin Kılavuz. İkinci Cilt (A Companion to Marx’s Capital, 2013),

Çev. Sungur Savran,

Metis yayınları, Birinci basım, Şubat 2021, İstanbul, 434 s.


Harvey’in, özgün tezleri ile çok önemli bulduğum İngiliz Marksistin Kapital (Karl Marx) özet ve yorumlarından (bir dizi seminer) ikinci cildi de okudum.

Doğrusu bu kitaplara Marx’a bağlı kalan (sadık) Kapital özetleri demek doğru değil. Aslında dikkatli bir okur ciddiye alınması gereken bir (öz)-eleştirinin (oto-kritik), hem de oldukça sarsıcı bir eleştirinin alttan alta sürdüğünü görecektir. Öylesine ki Harvey acaba sol gösterip sağdan vurarak, Marx’ın anamal (sermaye) birikimi, yapı ve düzenlerini anlama, çözümleme, örnekseme (modelleme) anıt çalışmasını yerle bir etme, en azından geçersizleştirme amacı mı güdüyor, diye düşünebilir okur. Okuduğumuz birçok yapıtında kendi bulunduğu yer konusunda aslında kuşku duymamızı gerektiren hiçbir şey yok David Harvey’in.

Benim bu görkemli iki ciltle ilgili tek eleştirim, Marx’ın örneksemelerini kesin bir önerme gibi yorumlayan anlama yönünde geliştirdiği ip uçlarını, dayatılan yargılarmış gibi göstermesi. Özellikle genişletilmiş yeniden üretim, sermayenin ayrışması, sermaye döngüleri, rant, kredi, faiz düzenekleri, üretimin üretim araçları ve tüketim araçları biçiminde ayrışması (Kesim I, II) ve bunlar üzerinde yükseltilen neredeyse saltık denge noktasına göre tanımlı sanal örnekler, vb. konularda Harvey’in okurun yanılmasına yol açan yaklaşımı, örnek ile gerçeklik (tarih) arasında yansıma kuramını bir önkoşul gibi dayatıp, geçen zaman Marx’ın tezlerini yanlışladı demeye getirmesi. Haksız olmasa da Marx’ın kapitalist üretim biçimini örneklerken anlaşılmasını sağlamak gibi bir yöntemle cebelleştiğini, tarihsel doğrulamaya uygun sınama ve çözümler için olanaktan yoksun olduğunu gözetmek haktanırlık olurdu. (Buradan aktığımızı unutuyoruz.) Keskin yargı üretecek böylesi bir dil (Harvey), akademinin dili mi kuşkuluyum. Birçok Marksist Marks(izm) eleştirisini daha anlayışla, onaylanabilecek bir yumuşaklıkta ama yanlışa hiç de boyun eğmeden yapabiliyor. Darwin’e bakmak bunun için yeterli örneğin. Darwin genel-soyut kuram düzeyinde yöntemi en duyarlı yerinden yakalamıştı ama olgular ve yanlış kimi sonuçlar üzerinden, gerici yaygara dışında yadsınmamış, yok sayılamamış, hiç de hafife alınamamıştır. Girdi-çıktı tabloları, bunalımlar ve kapitalizmin denge arayışları(ndaki olanaksızlık), vb. den yola çıkan Harvey’in, bizi Marksistler olarak getirip bıraktığı yer kapitalizm çerçevesinin hep böyle sürüp gideceği, içinde kurtuluş adacıkları oluşturulabileceği yönünde. (Kuram ne zaman savaşım aracı, hangi biçim ve koşullarda?) Onu genelde haklı gösteren önemli tezleri olduğunun elbette ayrımındayım. Çünkü kapitalizmi kapitalizm olmayanla açıklayabilmek gerek (yakın geçmişin sosyalist ekonomilerini fazla da önemsemeden). Belki kapitalizmi kapitalizm dışında etkenleri de içine alan bağlamda yeniden değerlemek ve çözümler düşünmek iyi olacak. Bana göre yeni dünya kapitalizminde artık-değer üretimi alanının yoğuşup küçülmesi, bundan kaynaklanacak çelişkinin derinleşmesi göz ardı edilemeyecek önemli bir sorun. Çünkü belki de üretimde kullanılan teknolojik süreçlere bakılırsa zorunlu üretim süreçlerini zorunsuz olandan ayıracak son kaçınılmaz bölünme artık değerin kaynakları ve el koyma biçimleri konusunda yeni bir bağlam (paradigma) yaratıyor. Toplumsal-ekonomik çelişki ile doğa-insan çelişkisi iki uçtan birbirlerine yakınlaşıyor ve gereken sanırım bu uçları birleştirip örtüştürmek ve sınıf kavramını, devrim kavramını değişen koşullarda yeniden içeriklemek (ya da düzenlemek). Yoksa günümüz devrim kuramları ciddi değer yitimine uğramayı sürdürüyor.