Mark Twain

Zeki Z. Kırmızı

Mark Twain; İnsan Nedir? (What is Man? 1906)

Çev. Emrah Serdan,

Can yayınları, Birinci basım, 2022, İstanbul, 106 s.


Mark Twain’in (1835-1910, ABD) yalnızca Amerika yazını değil dünya yazını için de bir değer, gömü (hazine) olduğunu düşünenlerdenim. Bir ara tüm yapıtlarını bulabildiğimce okuduğumu anımsıyorum ve gençlik/serüven anlatılarında kısırlaşan İngiliz geleneğini Amerika’nın yeni tiniyle canlandırdığını, aştığını düşünüyorum. Örneğin Stevenson’ın yapamadığını o yapmıştır. Sanırım aynı dönem yazarları…

Aydınlık ve dünyalı gülmecesi (humor), geniş açılı algı ve duyarlığı, ışıklı İngiliz anlağı, (zekâ) coğrafyasını çarpıtmasız, dürüstçe yansıtmasını sağladı. Doğa ve insan arasında sertçe ve ağlatısal-güldürüsel (traji-komik) iniş çıkışlarla seyreden Missisipi havzası insanlarının gündelik öyküleri Twain’de sarsılmaz bir gerçekçilik katmanı yaratmış olmalı. Bu gerçekçiliği kötümserlik olarak yorumlamak ileri gitmek olur mu bilmiyorum ama ABD’nin engin boşlukları içinde yokülke (ütopya) düşleri görmek aşırı kolayken Mark Twain boş düşlere, kendini yanıltmalara izin vermez. Katı bir gerçekçidir. İnsanla ilgili yanılmak ve yanıltmak istemez. Çünkü gözlemleri ve birikimini inanç temelinden yarar (pragma) temeline kaydırmış bir usçu ve öncüdür ama arkasından gelen yazın bu geleneği ne denli taşıdı tartışılabilir.

Emrah Serdan çevirisiyle İnsan Nedir? denemesi, aslında gerçekçi yaşlı bilgeyle deneyimsiz genç adamın insan odaklı Sokratımsı söyleşisinden oluşuyor ve yaşlı adamın gerçekçi birikimi gencin kendini yanıltmaya, aldatmaya yatkın tüm aktörel, güzelduyusal (ön)yargılarını yerle bir ediyor. Sonuç elbette ilk elde sanılabileceği üzre kötümser (pesimist), umutsuz bir gerçekliğe boyun eğme değil. Olması gereken ne yaparsa yapsın önce kendi için yapan makine-insanın bu ilkeyi bilince çıkarması ve dürüstçe üstlenmesi. Çünkü insanın biricik dürtüsü-kendi onayını elde etmektir, başkaları için bir şey yapıyor göründüğünde bile. Çıkar ilk bakışta tiksinti verici ve yanlış bulunsa da yakından incelendiğinde doğruluğun ilkesine dönüşebilir. “İnsanı harekete geçiren itici güç -ki bu yalnızca bir tanedir- kendi iç huzurunu elde etme ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç sona erdiğinde insan da ölür.” (27) Twain’e göre, insan türü kendine bir dizi nitelik atar: sevgi, nefret, iyilikseverlik, acıma, açgözlülük, cömertlik, vb. Tümü de kendini hoşnut kılmanın, sevindirmenin değişik biçimleridir. Ama bu göz boyayan adlar asıl özü gizler. Üstelik bunlara bir de özveri sözcüğü eklenir. Yani olmayan bir şey… (35)

Bir düşünceyi dillendirenin her zaman ikinci el bir düşünceyi dillendirdiğini haklı olarak belirten Twain (37) eğitimin toplum içi koşulla(ndır)ma gücünü de imler. İnsanlara tuzak, Yüce İdeallere Giden Yolda Tetikleyici Dürtüler başlığı altında toplanır. (51) Tartışmalı kimi somut yargıları da öne sürmekten çekinmeyen yazarımız, sonunda şöyle diyor: “Özetlemek gerekirse insanlığın tamamı hoşnut, sarsılmaz bir şekilde her zaman hoşnut, mutlu, minnettar ve gururlu; dini ne olursa olsun ya da efendisi ister kaplan ister ev kedisi olsun. Gerçekleri mi dile getiriyorsun? Öyle olduğunu biliyorsun. İnsanlık neşeli midir? Öyle olabildiklerini düşününce, önlerine koyduğum acı gerçeklerin onların neşesini kaçıracağını sanarak bana fazla paye veriyorsun. Bu hiçbir şey yapamaz. Her şey denendi. Hepsi başarısız oldu. Sen hiç keyfini bozma.” (105-6)

Aslında aydınlanmanın ‘sözleşme’si ve 19-20.yüzyıl Amerikan yararcılığının (pragmatizm) yazınsal yankılanması diye de okunabilir bu deneme.